26 Haziran 2015 Cuma

Sahurda Haneke ile Delirmeceler (Dikkat: Spoiler!)

Zorlu bir ilk yılın ardından Bursa'dan sesleniyorum sevgili blogumun olmayan okuyucuları. Finaller bütler derken sonunda okul bitti ve ben de hakettiğim tatile kavuştum. Tatilden kastım tabii ki de bulutlu ama sıcak iğrenç bir havada internet - televizyon - arada arkadaşın gelişi kısırdöngüsü... Her neyse, yazının ana konusuna gelelim. Yazın başında sinefil garip anam filme doysun diye eve uydu taktırmış, kampanyaya da denk gelmiş kısacası 10 HD film kanalı iki seneliğine emrimize amade, emrimize derken evde 4 KİŞİ (anam - ben - anamın erkek arkadaşı - onun 12 yaşındaki oğlu) olduğumuzu belirteyim, yani genelde çoğunluğa uymak amacıyla Survivor ve iğrenç dublajlı aksiyon filmlerine maruz kalsam da sahurda genelde televizyon bana kalıyor, ben de güzel filmler görürsem bu süreyi değerlendiriyorum, bu yazı da sahurda denk geldiğim iki güzide film hakkında.
NOT: YAZI BENNY'S VIDEO VE FUNNY GAMES SPOILERLARI İÇERİR. FİLMLERİ İZLEMEDİYSENİZ OKUMANIZ TAVSİYE EDİLMEZ.


 Evet, evinde uydu olan bir çocuk olursanız sahurda Haneke filmlerine denk gelebilirsiniz. Bir hafta arayla, aynı saatte önce 17 yaşındaki Arno Frisch'in harikalar yarattığı Benny's Video(1992)'yu ve 22 yaşındaki Arno Frisch'in harikalar yarattığı Funny Games(1997)'i izleme şansı buldum. Pişman mıyım, asla. Güzelleştim manyaklıkla... Ehm neyse. İlk film Benny isminde, odasının manzarasını bile televizyondan izlemeyi tercih eden, televizyona ve videolara fazla maruz kalınca gerçek şiddeti filmlerdeki sahte şiddetten ayıramayan 14 yaşında bir çocukcağız hakkında. Gerizekalı ama paralı ailesi anlayamadan kafayı sıyırmış olan Benny, kendisini pencereleri siyah perdelerle kapalı odasına hapsetmiş babasının öldürdüğü domuzun videosunu geriye sara sara izlemektedir. Bir gün biraz da ergenliğimi yaşayayım yazıktır diye düşünerek okuldan bir arkadaşını evine davet eder. Kızcağız ilk başta Benny'nin teçhizatına bayılsa da Benny'nin babasının domuzu öldürdüğü silahı getirmesiyle bir cinayete kurban gider.
before & after
Benny kızı öldürmüştür, üstelik kızın ölümü Benny'nin video kamerası aracılığıyla televizyona da kaydedilmiştir, zaten Benny hiç telaşlanmamakta, sülalem raad modunda yoğurt yemektedir. Benny kızın kanını temizlemeye bile cüret etmez, bu rahatlığa rağmen ailesi de Benny'nin yediği haltı, o televizyonda kızın öldüğü kaydı oynatmadan anlamaz. Benny annesiyle apar topar Mısır'a tatile gönderilir, bu sırada Benny'nin babası cesedi küçük parçalara böler ve gömer, bu oğlanı hapislerde çürütelim de aklı başına gelsin demek yok yani. Bu arada Benny'nin orta-üst sınıf denilebilecek, eğitimli bir aileye mensup olduğunu da belirteyim, bir sonraki filmde de değineceğim bir mevzuyla alakalı çünkü. Film boyunca pokerface takılan, içine kapanık, sosyopat denilebilecek bir karakter Benny. Annesi ve babası ise son derece normal insanlar, öyle normaller ki oğulları cinayet işlediğinde başına bir şey gelmemesi için herşeyi yapıyorlar ancak, filmin sonunda bunun karşılığını aldıklarını pek söylemeyeceğim. Benny's Video, sürekli şiddet görüntülerine maruz kalarak gerçek şiddeti televizyondaki sahte şiddetten ayıramayan baş kahramanı Benny aracılığıyla şiddetin içselleştirildiğinde ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyor. Benny muhtemelen hayatın da bir kumandası olduğunu ve arkadaşının ölümünü geriye sarabileceğini düşünüyor, belki de insanı geren sakinliği bu yüzden.

Ve tam 5 yıl sonra, asıl şaheser diyebileceğimiz Funny Games vizyona giriyor. Yönetmen Michael Haneke kadroyla pek oynamamış, Benny'nin babasını oynayan Ulrich Mühe bu sefer aile babası
mama i'm in love with a criminal...
rolünde, Benny'nin ta kendisi Arno Frisch ise ergenlikten çıkmış 22 yaşındaki haliyle, piçliğin ve 3 numara saçların ne kadar seksi olabileceğini gösteren Paul'u oynuyor. Bu filmin konusu ise şöyle, Anna, Georg ve 7-8 yaşlarındaki oğulları Georg (yaratıcılıkta son nokta) yazlıkları diyebileceğimiz bir kır evine giderler, ev elektronik kapılarla ve çitlerle gayet iyi bir şekilde korunmaktadır, ayrıca Alman kurdu köpekleri Rolfi de onları ilk gördüğü andan itibaren filmin esas oğlanları Paul ve Peter'e havlayarak güvenliğe yaptığı büyük katkıyı göstermiştir. Bu kadar güvenliğe rağmen yumurta için komşularını bahane ederek eve giren Peter ve kendini aynı komşunun iş arkadaşının oğlu olarak tanıtan Paul'a kapıyı açmaları, çekirdek ailemizin sonu olur. Beyazlar içinde gelen karizmatik Paul ve saf Peter ailemizi sadist oyunlarla delirtir, bunu niye yaptıkları sorulduğunda da "Neden olmasın xd" der Paul. Aile herhangi bir aile gibi gösterilir, tek kötülükleri sinir bozucu olmalarıdır, Paul ve Peter neden onları seçmiştir? Filmin ortalarına doğru anlarız ki Paul ve Peter önceden Anna ve Georg'un komşusu olan bir aileyi de ellerinden geçirmiştir. Peki Paul ve Peter, iki eğitimli kibar genç, bunu neden yapıyorlar? Paul'un Peter hakkında filmde anlattığı "o ibne bir piskopat" konulu hikaye yalan olduğu gibi filmin sonundaki "paralel evren" muhabbeti de bize Paul ve Peter'in gerçekte kim oldukları hakkında ipuçları veriyor. Bu iki karakter de Benny gibi muhtemelen orta-üst seviyede, eğitimli ailelerden geliyorlar ve gerçek hayattaki şiddeti televizyondan ayırabildikleri meçhul. Tek farkı Benny acemice bir cinayet işlemişken Paul ve Peter gayet profosyoneller, Peter mutfakta Anna'nın yumurtaları getirmesini beklerken 'yanlışlıkla' evdeki tek iletişim aracı olan cep telefonunu su dolu kaba düşürmeyi ihmal etmiyor, böylece Anna ve Georg polise haber veremiyor. Evden kaçma şansları olsa bile aile bu şansları iyi değerlendiremiyor, eninde sonunda beyazlıların eline düşüyorlar. Şimdi eğer Funny Games'i izleyenlere filmi sorduysanız genelde aldığınız yanıt 'rahatsız edici' olur. Bu filmin rahatsız ediciliği, çoğu rahatsız edici filmin aksine (Saw serisi, The Human Centipede, A Serbian Film v.b) şiddetten gelmiyor. İzleyici genelde şiddeti görmüyor, sesler duyuyoruz ya da bir sonraki sekansta karaktere verilen zarar başka bir açıdan gösteriliyor (mesela baba Georg'un kanlı dizi ya da küçük Georg'un ölümünden sonra televizyonun kanlanması). Filme gerilim unsuru veren şey ise bir çok klişeye karşı gelmesi, Peter ve Paul'un sürekli masumiyetin rengi olan beyaz giymesinin yanısıra Anna kaçtıktan sonra yolda gördüğü ilk arabadan değil ikincisinden yardım istiyor (ve Anna için bu pek iyi olmuyor)ve küçük Georg'un arkadaşının evinde gördüğü tüfek ya da teknenin iç kısmına düşmüş bıçak ailemizin kurtulmasına yardımcı olmuyor, yani gösterilen silah patlamıyor, hatta en sonunda gerçek hayat kumandasını bulan Ben...ehm pardon Paul, Anna birden masadaki tüfeği kapıp Peter'i öldürünce anı geriye sarıyor ki tüfeği masadan tam zamanında alabilsin ve Anna'yı engelleyebilsin.
ben sizi tutuyorum
 Film bahisini Paul ve Peter'den yana koyuyor, seyircinin istediği mutlu son bir türlü gerçekleşmiyor, Haneke Hollywood kurallarını bir bir deliyor. Bu arada film seyircinin karakterlerle empati kurmasını da engelliyor, Paul sanki seyirci onun yanındaymışçasına kameraya bakıp konuşuyor, sorular soruyor, göz bile kırpıyor. Bu film kesinlikle daha önce izlediğim filmlere benzemiyor. Aslında filmin anormalliği daha açılışında olabilecek en güzel biçimde belli ediliyor, ama gözü canavarın alt edilmesine alışmış seyirci yine de filmden kanı donmuş bir biçimde çıkıyor. 

Michael Haneke'nin şu zamana kadar izlediğim iki filmi olan Benny's Video da Funny Games'te derin ve eğlenceli filmler, ancak Funny Games insanı delirten kurgusuyla, gerim gerim germesiyle ve izleyiciyi şiddetsever insan doğasıyla yüzleştirmesiyle öne çıkıyor. Her iki film de kurgusu ve Arno Frisch'in mükemmel oyunculuğu yüzünden izlenmeli, ancak Funny Games adını klasikler arasına yazdırabilecek güzellikte bir film. Güzellik demişken, sarsıcılığın ve deliliğin güzelliği tabii. Bir de genç Arno Frisch'in. Stockholm sendromlu cumalar herkese.