15 Ocak 2016 Cuma

Bir Mustang Eleştirisi

bu blog bundan sonra sadece film eleştirileri içerecek gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var
Fransa'nın Oscar adayı olduktan sonra Mustang'e bir bakayım dedim, ve açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Bu kadar güzel, bu kadar gerçek bir konu yönetmenin bakış açısı tarafından harcandığı için hayal kırıklığına uğradım. Filmden önce okuduğum birkaç eleştiriyi önyargılı bulmuştum ancak film bu eleştirileri sonuna kadar hakediyor. Eğer siz de yönetmen Deniz Gamze Ergüven gibi doğduğunuz ama yaşamadığınız, sadece duyduklarınızdan yola çıkarak bir senaryo yazarsanız, Oscar adaylığına giden ilk filminiz samimiyetten uzak, absürd ve vermesi gereken etkiye zerre yaklaşamayan bir film olabilir. Benim gibi film hakkında yazılanları okumayı sevenler farkedecektir, Mustang'i Batılılar ne kadar sevdiyse Türk kültüründe büyümüş insanlar o kadar beğenmedi, çünkü film Türkiye'de Türk oyuncularla çekilmesine rağmen Türk kültüründen uzak (bu bölümden sonrası spoiler içeriyor).

Film küçücük bir Karadeniz köyünde geçiyor ve kızların en az 10 senedir bu köyde babaanneleri ve amcalarıyla yaşadıklarını varsaymamız gerekiyor. Ancak köyde yaşamaları gereken bu kızlar İstanbul Türkçesiyle konuşuyor, komşularına "x hanım", onlara silah doğrultan amcaya "napıyorsun ya" diyorlar, köye geleli sanki 5 gün olmuş gibi davranıp ilk sahnede erkeklerle yüzüyorlar. Ege köyünde yaşamış biri olarak söylüyorum, orada bile dinden ayrı olarak bir muhafazakarlık vardır, kızlar ve erkekler arasında gruplaşmalar olur belli bir yaştan sonra, ki köyleri bir kenara bırakın, ben ve şehirli arkadaşlarım ortaokulda Kuşadası'na gittiğimizde havuza girmemiştik, erkekler ve hoca (evet o da erkek) giriyor diye. Bunlar marifet değil, hayatımızdan silinmesi gereken şeyler, ancak 2010lar Türkiyesinde kadınların baskılanmasını anlatan bir filmde olması gereken şeyler. Filmdeki detay eksiklikleri benim gözümde devleşti, Lale'yi oynayan kızcağız dışında hiç kimsenin doğru düzgün oynayamamasını da ekleyince koskoca Oscar adayı film benim gözümde paçavraya döndü.

Yönetmenin amacı bir belgesel çekmek değil tabii ki ancak zorlama Gezi göndermeleri (tabii ki olacaktı,tutucu bir köy evi Gezi mesajsız olur mu!) ve yerinde bulduğum televizyon sahneleri (kadınların pür dikkat dizi izlemesi, erkeklerin maç izlemesi, Bülent Arınç ve Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarının arka planda duyulduğu sahneler) dışında filmin Türkiye'de çekildiğini hissettiren birşey yok. Zorla ev hanımı yapmaya çalışılan kızlardan biri de ben olmama rağmen film bana Nikaragua'da çekilmiş gibi duruyor, belki Türkiye'nin kırsalı da yönetmene Nikaragua kadar uzak olduğu içindir. Mustang'in başarısını ilk duyduğumda çok gururlanmış ve sevinmiştim, ancak filmi izledikten sonra çok üzüldüm çünkü film bu başarısını hak etmiyor, Fransız bakış açısıyla Türkiye'de, Türkçe film çekilmiyor, oryantalist ve yapay olunuyor.

Lale rolündeki Güneş Nezihe Şensoy'un hatrına 6\10. Umarım Oscar'ı hakeden bir film alır, bu turist balonu değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder