27 Haziran 2017 Salı

erasmus günlükleri 4: amsterDAMN part 1

Avrupa'nın ortasında tek başıma geçirdiğim 3.ayı kutlamak için, haftasonuyla birleştirilmiş 4 günlük bir resmi tatil olmasını da fırsat bilerek OTOBÜSLE Leipzig'den Amsterdam'a gittim. Gidişiyle dönüşüyle kalışıyla filan geç de olsa yazılacak devasa bir maceraydı ve ben olmayan okurlarımı bu maceradan habersiz bırakmayacağım. Gidişle başlayalım.

Cuma akşamı kıvanç tatlıcıtombaktuğ'un çok daha akıllı versiyonu olan biricik hocacığımın dersinden sonra son ayarlamalarımı yaptım, orta boy bir spor çantası, laptop çantası ve minik sırt çantamla önce trene sonra da otobüse binmeye hazırdım, ancak "çok beklemiyim yav" diye mal gibi ağırdan aldım ve treni kaçırdım, sonraki tren 1,5 - 2 saat sonra geldi, kaldığım yerle Leipzig arasında da 1 saat tren mesafesi olduğu için ona göre düşünmem gerekiyordu ve otobüs biletimi gece 10'dan sabaha karşı 3'e ertelettim. Evet üç. Three. Drei. Merkez tren istasyonunda 3 saate yakın beklemek beni korkutmuyor değildi ama başka çarem yoktu, bu fırsatı da kaçırmak istemiyordum. Bu arada, ben Leipzig'e giden treni beklerken ve biletimin saatini değiştirmeye çalışırken Türk bir dayıyla karşılaştım. Adam bildiğin emmiydi, kötü bir niyeti yok gibi gözüküyordu, helal süt emmiş inek tipli bir mal olduğum ve kibarlıktan bişey diyemediğim için kaynaştık, orucunu açsın diye su verdim filan burada oruç uzun zaten skdfjkdfj Adam tren gelince yanıma oturdu ve başladı anlatmaya, fethullahçı olduğu  için hapise atmışlar, çıkınca da ilk İsviçre'ye sonra buraya ilticaya başvurmuş ve 50 küsür yaşında adam kendisini Almanya'nın doğusunda bulmuş. İşin en garip tarafı adamın tarikattan tanıdıkları olmasıydı Leipzig'de, dernekleri varmış skdfjk Adam kötü birisi değildi ama ruh halinin bozuk olduğu belliydi, üzüldüm bayağı o yaştaki bir adamın bilmediği bir ülkede yapayalnız bırakılmasına. Tren Leipzig'e geldi, helalleştik ve tren garını biraz gezdikten sonra, civarda bir olay olduğunu farkettim, sonra Amsterdam seyahatimin Leipzig'de yapılan dünyanın en büyük gotik festivali Wave Gotik Treffen'le kesiştiğini hatırladım ve açık tek yer olan Mcdonalds'a girdim... Mekan o saatte üşenmemiş makyajını yapmış, takılarını takmış, saçını allaha kadar dikmiş abilerle ablalarla doluydu. İşte o an aldığım nefes, "ŞÜKÜRLER OLSN RABBİMMMMM" diyişim filan dkjfkjfk hacca giden teyzeler aynı hislerle dolmamıştır o kadar minnet doluydum, zira Avrupa'da gotiklerin arasında olmak demek en toleranslı topluluklardan birisinin arasında olmak demektir, suratında 50 kilo makyaj olan adam size turist olduğunuz için saldırmaz, sarhoş olsa bile kimseyi rahatsız etmez, ki zaten çok kötü durumda olan tipler çok azınlıktaydı, ben de üçe kadar mekdanısta takıldım, arada otobüs durağını filan sordum sağolsun oranın yerlisi bi çocuk çok yardımcı oldu small talk filan eyledik dlfkldkf Sonra gotik\metalci İngilizce konuşan bir çiftin yanına oturdum ve konuştuk bayağı, çiftin erkek kısmı Türkiye'de çok yer gezmiş ve bayağı Türkçe küfür biliyordu sldfnkd kadın da çok nazik ama "down to earth" bir Fransızdı, 2.30 gibi müsadelerini istedim zira otobüsü kaçırmaya HİÇ Mİ HİÇ niyetim yoktu. Daha önce kaçırdın mı demeyin, Berlin'de 3 saat beklemişliğim, Dresden'de 3 kere otobüs bileti almışlığım var. Malım ben.
gidiş yolu temsili dkfjkdf duraklarla filan 8-9 saate çıkıyo, söke-bursa arası

Yağmur altında Prag'a giden birkaç öğrenciyle heyecanlı bir bekleyişten sonra otobüs gelmişti.Yine Nihat Hatipoğlu'na taş çıkartacak bir imanla şükrettim ve günah şehrine giden otobüse bindim ldkfjvfkdf anneme meraktan ölmesin diye otobüs selfiesi attım, ayı gibi uyudum, otobüs durulabilecek her yerde durdu, sabah 10 gibi SINIRI GÖRCEM diye tribe girip uyandım, sınırı gördüm de ama sadece bi tabelaydı polis de durdurmadı lskdf ve 12 buçuk gibi 2.ülkeme gelişim sona erdi ancak iamsterdam kartı alim- nerde lan bu hostel filan derken hostele girişim dördü buldu ve mutluydum ancak ölüyordum. Cumartesiydi, akşam Rupaul's Drag Race bölümü gösterimi vardı, müze gezmek istiyordum ancak zamanım yoktu, 72 saatlik karta 77 euro bayılmıştım (ulaşım dışında o kartı sadece 1 gün kullanabildim sdkfjkdf) ve açtım. Civardaki bir süpermarketten etli böreğimsi ucuz soğuk şey ve kola aldıktan sonra ilk tramvay yolculuğumu yaparken farkettim ki, hostel göçmen mahallesindeydi ve merkeze 30 dk filan uzaktı, Berlin'de bu sorun olmazdı ama Amsterdam'da nasıl olacaktı zira internete sürekli giremiyordum, bir halt bilmiyordum ve geceleri tecrübe edilecek bir şehirdi Amsterdam ancak gece ulaşımının zorluğundan haberim yoktu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder