18 Şubat 2018 Pazar

22

Yıllar yıllar önce nasıl bir yetişkin olacağım hakkında çok fazla fikrim vardı, bu konuda çok fazla hayal kurmuştum. Bir kere çoktan zayıflamış olacaktım, güzel olacaktım, dişlerim artık çarpık olmayacaktı. Upuzun saçlarım ve bir sevgilim olacaktı. Her şeyi yerli yerine oturtmuş olacaktım ve süüpppper giyinecektim.

Gerçek biraz farklı oldu.

Hala vermem gereken 20 küsür kilo var, tel taktıramadım ve bu saatten sonra taktıracak parayı da bulabileceğimi sanmıyorum. Çok güzel olduğumu düşünmüyorum, insanlar da beni güzel bulmuyor, ama bu bence benim kendimi nasıl anladığımla alakalı. Yemekle ve özgüvenimle alakalı sorunlarım olduğunu düşünüyorum ama bunları çözecek ne param ne de zamanım var. Bazen sadece zamanı geçirmek için yaşıyorum, bazen saniyelerin geçmemesini diliyorum, bence hayat bunların toplamı, çünkü gereksiz pazarlar olmasa, cuma ve cumartesiye bu kadar büyük bir anlam yüklemezdik sanayi devrimi sonrası tüketim toplumu olarak. Yani iyiyi bilmek için kötüden geçmemiz gerek. Ben aslında ne demeye çalışıyorum? Bundan tam bir ay 7 gün önce 22 yaşıma girdim. Genelde batı kültürüyle haşır neşir olmuş bir insan için yetişkinlik eşikleri 16, 18 ve 21'dir. 16'yken kafam o kadar karışıktı ki hem dibine kadar yaşamak hem de hiç bir şey yapmamak ve yemek yerken boğularak ölmek istiyordum. 18'ken öfkeli ve sarsılmıştım, damarlarımda kanla karışık hırs akıyordu. 21'ken yani geçen sene atacağım bazı adımları biliyordum, bunun getirdiği bir mutluluk vardı, bazı şeyleri kafamda çözmüştüm, çözemediğim ve asla çözemediğim bazı şeyleri de mutluluk hapının etkisiyle unutmayı ve boşvermeyi seçmiştim. Bu üç eşikte de yetişkin hissetmemiştim, şu an da hissetmiyorum. Çocukken bana çok olgunsun derlerdi, şimdi arkadaşlarımın yanında ben çocuksu kalıyorum. Beden ve para dolayısıyla tam istediğim gibi giyinemiyorum ama fena da giyinmiyorum. Stil konusunda risk almaktan çekinmem, insanların benim hakkımda ne düşündüğünü (genelde) umursamam, bu da 22 yıl için büyük bir kazanç işte. 22 neden bu kadar önemli? Çünkü beni 16, 18 ve 21'in sarsamayacağı kadar sarstı.

Bebekliğini gördüğüm uzak kuzenim şu aralar fıstık gibi bir genç kadın. Muhtemelen bu sene üniversiteye ya da lisenin son yılına geçecek. Çocukluğum artık "şu an" değil, çok sattığı için farklı şekillerde yeniden moda olmuş nostaljik öğelerin toplamı. Kışın üniversiteden mezun olacağım, gerçi o zaman 23 olacağım ama olsun. Anneannemin annemi doğurduğu yaştayım. Hiç öyle hissetmesem de topluma göre bir yetişkinim.  18 bunun başlangıcıydı. 22 de bunun üstünün fosforlu yeşil kalemle çizilmesi demek, belki de bu yüzden bu yaşıma bir blog yazısı adadım. Hala geleceğe dair tonlarla hayalim ve planlarım var, ama her şey giderek daha sınırlılaşıyor. 6 yaşımdayken dilediğim gibi hem aktris hem de bilim insanı olamam, ama 22 yaşımda akademisyenliğe giden yolda ilerlemeyi isterken hobi olarak da drag queenliğe el atmayı düşünebilirim. Ne de olsa yetişkinlik sorumluluk almaktan ibaret, tıpkı annesi çocuğa "hayır daha zamanı gelmedi" derken benim senenin ilk dondurmasını yemeye karar vermem gibi.